Türkiye'deki son gecesinde ailece yemek yediler bizim evde. Ayşegül bana anbean görüntüleri ve sesli iletileri gönderiyordu, neredeyse ben de oradaydım :) Babam "maşallah"ı öğretmiş, gururla söylüyordu bana. Arkadaşım "Merve, çok kilo aldım burada. Yemekler müthiş. Brezilya'ya dönünce Türk restoranı açıp zengin olacağım." diye espriler yapıyordu. Ayşegül'le Hacer dil bilmenin verdiği haklı gururla anne ve babamın arkadaşımla anlaşma çabalarını anlatıp anlatıp gülüyorlardı :)
Annem bizim çeyizimizden, örme, uzun bir çorabı hediye etmiş arkadaşıma. Hem işini görmüş o soğukta hem de Türkiye'nin kültürüne ait bir hatıra kalmış ona.
Brezilya'ya döndüğünde biz gittik havaalanından almaya. Eşim valizleri yukarı çıkardığında "maşallah, maşallah" diye bir tepki gördük arkadaştan :)
Daha sonra 4-5 kez görüştüm arkadaşımla. Ve her buluşmamızda hala delicesine Türkiye'den konuşuyoruz. Döndükten sonraki ilk buluşmamızda çok heyecanlıydı. "İstanbul'a aşık oldum, ne ilginç, ne değişik bir şehir. İstanbul'da yaşamak isterdim." deyip durdu. Belki 10 kez söylemiştir bunu. Gerçekten inandım İstanbul'u sevdiğine. Hatta o kadar ki, benden Türkçe ders almaya başladı. Bir dahaki Türkiye seyahatinde Türkçe konuşacakmış. Azim diye ben buna derim :)
Anneme "annecim" babama "baba" diye hitap ediyor. Herkesi çok sevmiş, Türk aile yapısına hayran kaldığını dile getiriyor sürekli. "Ailen birbiriyle ne kadar ilgili. Annen bize, gideceğim sabah kahvaltı hazırladı. Benim annem olsa uyurdu." dedi. Bu ilgi hem çok şaşırtmış hem de çok hoşuna gitmiş. Babam zaten işini fazlasıyla iyi yapan biri olduğu için valizi hazırlamasında bile yardımcı olmuş arkadaşıma. Benim gönderdiğim emanete benim istediğimden çok daha iyi bakmışlar.
Hacer, Ayşegül, Priscilla |
Son buluşmamızda tek tek iki ülke arasında gördüğü farkları söylemesini rica ettim. Türkiye'ye gitmeden önce olumsuz önyargıları vardı Türkiye'ye karşı. Aslı doğru veya yanlış olsa da, Türkiye'ye ilk kez giden bir yabancı için ilk izlenimlerini merak ediyordum. Aynen şunları dile getirdi:
*Türkiye daha kapalı, daha az özgür bir ülke gibi. Brezilya her anlamda daha açık, sanki daha özgür.
*Türkiye'nin insanı çok milliyetçi, ülkesini seven ve bununla gurur duyan insanlar. Brezilyalılar ise yabancı ülke özentisi.
*Türkiye daha kültürel değerlere sahip bir ülke. Geleneklerine bağlı ve Brezilya'ya göre manevi değerlere daha önem veren bir ülke.
*Türkiye'deki herkes sigara içiyor.
*Türkler fiziksel olarak Brezilyalılara çok benziyor.
*İstanbul'daki barlar Brezilya'daki barlara göre daha sakin.
*İstanbul'daki insanlar daha ciddi, daha az gülüyorlar. Ama Kocaeli'ndeki insanlar daha güleryüzlüler.
*Camiler çok büyük, çok etkileyici.
*Türkiye'de evlere ayakkabısız girildiği için evler daha temiz.
*Türkiye'nin peynirleri çok daha lezzetli.
*Pahalı olmayan bir ülke. Her şey çok ucuzdu. Mesela Sephora'dan aldığım krem Brezilya'da 60 lirayken Türkiye'de 10 liraydı. Mağazalarda 9,90'a bile tişört vardı.
Brezilya gerçekten pahalı bir ülke. Burada ne zaman onunla alışverişe çıksak "Her şey çok pahalı." diye yakınır, o 10 alıyorsa ben ancak 1 alırdım. Nedenini anlatırdım ama anladım dese de tam olarak idrak edemezdi. Ama gitti ve aradaki farkı kendisi gördü ve döndüğünde bana "Yerinde olsam Brezilya'dan hiçbir şey almazdım." dedi.
Bir Brezilyalının düşüncelerindeki "olumsuz Türkiye önyargısı" tamamen kırılmış, bu sefer de Türkiye'nin cennet olduğuna şiddetle inandığı "aşırı olumlu Türkiye önyargısı" peydah olmuştur :)) Bunun kimseye zararı yoktur nitekim :)
Uzak diyarlardaki sevimli hanımefendi, bizim evde sık sık yabancı konuklarla dolup taşmakta:) biri gidiyor biri geliyor ve hepside en çok misafirperverliğimize ve yemeklerimize hayran kalıp dönüyor..
YanıtlaSilSevgilerimle memleketini hep seven ve öven güzel yüreğinden öptüm..
Sizin yemeklerinize hayran kalmamak ne mümkün :) Ne güzel, sizde de bu tür anılar boldur. Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim, tanıdığım en samimi blog yazarı...
Sil