28 Şubat 2013 Perşembe

Yemek Yapıyoruz #7

Çok ara verdim yazmaya. Bu ay biraz hastalıklarla geçti, yazmaya fırsat bulamadık. Neyse ki çok şükür sağlığıma kavuştum ve mutfağıma tam gaz geri döndüm :)) Allah kimsenin sağlığını elinden almasın.



Bu salatayı eşim yaptı. Hasta olduğum dönemde yemekler ondandı. Çeri domates, taze nane, taze fesleğen, maydanoz ve halka şeklinde doğranmış kuru soğan. Sos için de zeytinyağı, limon ve tuz. Balığın yanında enfes oluyor :)


Bunlar da benim küçük hamur kızartmalarım. Yoğurt, yumurta, un, tuz, kabartma tozuyla çok pratik bir kahvaltılık. Arzu edilirse iç harcı ekleyip de kızartılabilirler. Bu tat beni çocukluğuma götürüyor. Canım annem yapardı biz küçükken.


Lahmacun yaptım ben :) İlk denemeye göre gayet güzeldi.


Muzlu rulo pastayı bir başka severim. Bu da çocukluk anılarımı hatırlatır bana.



Evet, evde bir denemediğim baklava kalmıştı ona da sıvadım kolları. Hastalığı atlatır atlatmaz akşamın 9'unda baklava açarken buldum kendimi. Terapi gibi geldi inanın :) Ve ben şunu farkettim bu süreçte, ben pasta yemeyi değil pasta yapmayı seviyormuşum. Bu şöbiyetler de Allah için hiç fena değillerdi.


Muzlu cevizli bir pasta yapma girişiminde bulundum. Ceviz, tarçın ve hindistan cevizi pastaya çok yakıştı.


Ali nazik kebabım nasıl görünüyor? :)


Lokma tatlısı yapmaya çok hevesliydim. Ama yaparken o yağın kokusu beni biraz bunalttı. Bir daha yapacağımı pek sanmıyorum. Çünkü çok hızlı hareket etmek gerekiyor ve kızaran yağı solumak çok kötü. Neyse ki çıtır çıtır olabildiler :) Ama şekilleri lokmadan çok ördeğe benzemiş.


Kağıtta balık denediniz mi hiç? Cevabınız hayırsa kesinlikle bunu fırsat bilip denemelisiniz. Öncelikle jülyen doğranmış havuç, patates, kabak, yeşil biber, sarımsak, limon suyu, limon dilimi, defne yaprağı ve tuz zeytinyağında 10 dakika kadar çevirilir. Daha sonra balığın büyüklüğüne göre kesilen yağlı kağıdın üzerine bu sebzelerden bir parça koylur. Daha sonra balık sebzelerin üzerine koyulur ve biraz tuz serpilir. Üzerine zeytinyağı, limon dilimi ve defne yaprağı konularak kağıtla sıkıca sarılır. Ben balık olarak bir çeşit beyaz balık kullandım (tilapia). Levrek de bu tarife çok güzel gider. Daha sonra hazırlanan kağıtlar fırın tepsisine konulur ve 180 derecede yarım saat kadar pişirilir. Ne balık kokusu var, ne yağ kokusu. Mis gibi yemek :)


Sonunda puf puf poğaça yapmayı da öğrendim :) Meğer ben hamuru mayalamayı bilmiyormuşum :)))
Eee heyecan bol olunca sabır az oluyor işte, beklemek zul geliyor :)


Bu da yapması en kolay börek :) Ve tadı harika.

4 haşlanmış patates
2 yumurta (Birinin sarısı üzeri için)
1 su bardağı un
Yarım çay bardağı zeytinyağ
1 çay bardağı süt

Haşlanan patatesler püre haline getirilip bütün malzeme güzelce yoğurulur. Ele yapışan bir kıvamı olacak hamurun. Yarısı tepsiye serilir. İç malzemesi olarak zeytinyağında salça ve baharatlarla kavrulmuş kıyma konuşur. Üzerine hamurun diğer yarısı serilir. En üste yumurta sarısı ve zeytinyağ sürülüp çörekotu serpilir. 180 dereceli fırında pişirilir. Soğuduktan sonra sarımsaklı yoğurtla servis edilir ki parmaklar yenilsin :)


Köfte mantolu patlıcan yemeği hem sunum olarak hem de lezzet olarak gayet güzel. Köfte malzemesini yoğurup streç film yardımıyla közlenmiş patlıcana sardım. Fırında pişirdim.


Bu da elmalı, havuçlu kek. Kekim biraz haddinden fazla yumuşak oldu. Elmaların suyu da yumuşattı biraz, her ne kadar suyunu süzsem de. Ama tadı çok güzeldi. Elma, havuç, ceviz, tarçın, şekeri biraz tavada pişirdikten sonra pandispanyaya sarıp rulo yapıyorsunuz.


İşte benim favori yemeğim. Kendisiyle daha bu hafta tanıştık ve benim için zirvede yerini aldı. Etli soğan dolması. Dolmanın harcını, suda kaynatıp katlarını ayırdığım soğanlara sarıp salçalı tencerede biraz suyla pişirdim. Çok güzel oldular çoook :)

Bu ay da böyle geldi geçti işte. Ne öğrendiysek kar kaldı.

15 Şubat 2013 Cuma

Brasília'da Karnaval

10 Şubat Pazar günü güzel bir plan yaptık. Portekizce hocamızın annesi bizi evlerine davet etti önce. Bizim için kek, kahve yapmış. Brezilya'ya ait yiyecekler de vardı masada. Hepsini tek tek denedim ama bizim damak tadımıza uyan yiyecek yoktu ne yazık ki.


*Pao de queijo (peynirli ekmek) daha önce de bildiğimiz bir tattı. Bunu seviyorum.

*Marakuja suyu burada sevdiğim bir içecek oldu. Marakuja meyvesinin çekirdeklerinden yapılıyor bu meyve suyu. Sakinleştirici özelliği olan bir meyveymiş.

*Havuçlu kek.

*Yumuşak kek yuvarlak kalıptaki kek oluyor. İçi puding gibiydi ve tadı güzeldi.

*Canjica (kanjika) dedikleri mısırın şeker ve sütle yumuşatılmış hali. Üzerinde de tarçın var. Ben mısırn bu halini pek beğenmedim. Mısırlı puding gibiydi aynı.

*Pamonha (pamonya) da yine mısırla yapılan çok enteresan bir yiyecek. Onu da pek beğenemedim. Hergün bizim evin yakınlarından pamonha satan bir kadın geçiyor "pamooonnnhaaaa" diye bağıra bağıra :) Hep merak ediyordum tadını ve deneme şansım oldu sonunda.

*Brezilyalıların içtiği kahve çok sert oluyor. Ben sütlü kahve içmeyi tercih ettim :)

*Ben de elmalı kurabiye yapıp götürdüm evlerine. Çok beğendiler :)

Yemek faslı bittikten sonra beraber karnaval alanına gittik. Çok merak ettiğim bir eylem değildi açıkçası karnaval, yani görmesem de olurdu ama madem davet edildik ve böyle bir fırsatımız var neden gitmeyelim dedik.

Büyük araçlarda müzikler çalıyordu. Çok kalabalıktı ortam. Biz zaten köşeden izledik öyle yaşlı teyzeler gibi :)

Şehrin ana caddesinde sabahın erken saatlerinde başlıyor karnaval ve yavaş yavaş ilerleyerek devam ediyor. En son yolun sonuna gelindiğinde şehri bir uçtan bir uca bitirmiş oluyorlar ve bu sabahı buluyor. 4 gün boyunca devam ediyor bu durum.















İşte karnaval meydanından birkaç görüntü.

Görüldüğü üzre normal insan görme şansı oldukça düşük :)

5 Şubat 2013 Salı

Doğrusu Bilinsin #1



Türkçe'yi çok iyi kullandığımı iddia edemem ama gerek kelimelerin telaffuzu, gerek yazılışı olsun elimden geldiğince dikkat ederim.

Türkçe'si varken yabancı kelime kullanmak bana çok cazip gelmiyor açıkçası. Yabancı kelimeden kastım özellikle İngilizce kökenli kelimeler. Ama o kadar çok yer vermişiz ki yabancı kelimelere ister istemez kullanıyoruz ne yazık ki.

Benim değinmek istediğim konu, Türkçe'deki bazı kelimelerin yanlış yazılışı. Bu beni deli ediyor gerçekten. İnternet dediğimiz sonsuz dünya elimizin altında. Bilmediğimiz kelimeleri neden araştırmayız hiç anlamam. Hadi geçtim TDK'nın sitesinden bakmayı, yahu google'a bile yazsanız o zaten yanlışsa bile sizin için düzeltiyor.

Ben de naçizane bildiğim doğruları sizinle paylaşmak istiyorum.

En çok düştüğümüz hatalar ise şunlar:

Yayınlanmak
Bu yanlış bir kelimedir, böyle bir fiil yoktur. Doğrusu yayımlanmak. Yayın dediğimiz şey isim, yayımlanma olayı ise bir eylemdir. Yani yayın yayımlanır.

İyiki Doğdun
Belki çok klasik olacak ama "lütfen ki ayrı". Doğrusu iyi ki doğdun olacaktır.

Bende Varım
Bir klasik daha! Doğrusu ben de varım olacaktır. Bağlaç olan de'nin ve bağlaç olan ki'nin ayrımını burada yazmayacağım çünkü zaten yıllardır bunu bize öğretiyorlar. Aslında hepimiz biliyoruz ama kullanırken önemsemiyoruz.

Yalnış
Bu yazım da hatalıdır. Hatırlaması kolay olsun diye şöyle söyleyebiliriz. Yanlış kelimesinin kökü yanılmaktan gelir. Yani 'n' harfi 'l'den önce gelmeli. Doğrusu yanlış.

Yanlız
Bu kelimenin kökü de yalın olmaktan gelmektedir. Bu şekilde aklımızda tutabiliriz. Yani 'l' harfi 'n' harfinden önce gelmeli. Doğrusu yalnız.

Yanlışı sık yapılan doğru kelimelere örnekler:

muhatap olmak, 
makbule geçmek,
kale almamak (önem vermemek anlamına gelmektedir. TDK bu deyimi bu şekilde kayıtlar altına almıştır. Okurken kale kelimesindeki a harfi uzatılır).

Bunlar gibi daha çok kelime ve kelime grupları var. Gözlemledikçe doğrularını araştırıp yazacağım.

Dilimiz kültürümüzün temel varlığıdır. Dilimizi yok edersek biz de yok oluruz. Lütfen buna özen gösterelim.

Doğru bir Türkçe için TDK Güncel Türkçe Sözlük

4 Şubat 2013 Pazartesi

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...