30 Ekim 2012 Salı
Cumhuriyetimiz kutlu olsun
29 Ekim Resepsiyonu için Alex De Souza davetliydi bu sene. Bir beşiktaşlı olsam da fotoğraf çektirmemek olmazdı tabii :) Gerçi sevgili eşim yaptı yine yapacağını ve herkesin içinde şu cümleyi kurdu: "Ben beşiktaşlıyım ve aslında seni hiç sevmezdim Alex, her maçta bize 1-2 gol atardın sen." Bunun üzerine Alex bol bol güldü neyse ki :)
Bu sefer İngilizce değil Portekizce muhabbet ettim birkaç davetliyle :)
İstanbul'da ve Kapadokya'da çekimleri devam eden dizi Brezilya'nın en meşhur kanallarından birinde yayımlanıyor. Dizinin adı, Salve Jorge. Selam Aziz Jorge anlamına geliyor. Davetliler de çoğunlukla bununla ilgili sorular sordular. Artık Türkiye'ye karşı bir merak uyandı burada. Çok dizi izleyen bir millet oldukları için de dizilerde gördükleri şeyleri hayata taşırlarmış. Bu dizi de daha yayıma girmeden Türkiye'ye ziyarete gidenler olmuş.
Zafer Bayramı Resepsiyonunda Türkiye'nin Minas Gerais Eyaleti Fahri Konsolosu bana dolunayı gösterip "ne kadar güzel değil mi" demişti. Şansımıza bugün de dolunay vardı ve bu sefer ben onu bulup dolunayı gösterdim. Çok hoşuna gitti hem dolunay hem hatırlanmak :)
Uzun bir gece oldu, davetliler çok sevdiler sanırım yemeklerimizi ve resepsiyon gece 12'ye kadar devam etti. Biraz da parti tadında oldu, güzeldi.
Cumhuriyetimiz kutlu olsun :)
25 Ekim 2012 Perşembe
Kurban Bayramımız kutlu olsun
Brasilia'daki Türk kadınları :)
Bayram sabahı Büyükelçimizin evine davetliydik. Bütün ekip bayramlaştık orada. Gurbette yalnız değildik. Bayramlar bu yüzden güzel.
Bayramımız kutlu olsun.
20 Ekim 2012 Cumartesi
Yemek Yapıyoruz #3
Fotoğraflardan açıkça belli oluyor ki ben yemek değil tatlı ve soğuk içecek yapmışım bu ay :) Yalnızlık ve sıcak hava kendini gösteriyor işte :p
Yeşil içeceği burada bi pizzacıda gördüm. Onun içinde guarana bitkisinin şurubu da vardı ve enfesti. Tam bir ilaçtı. Benim yaptığımda da ıspanak, buz, elma, limon, şeker ve su var. Başka bir denememde elma yerine muz koydum o da gayet güzel oldu.
Katkat tat yaptım :) Milföy hamuru arasına nutella sürüp üzerine de toz şeker serptim ve fırına.
Bu şehirde enteresan bir şekilde starbucks yok. "biz kahvenin ülkesiyiz işimiz olmaz" mesajı mı vermeye çalışıyorlar anlamadım ama Brezilya kahvesi bana biraz sert geliyor. Haftada 2 en fazla 4 kere içebilirim.
Bu buzlu chai tea latteyi de ben yaptım :) İçine siyah çay yerine tarçınlı ve naneli çay karıştırdım o yüzden rendi açık oldu. Buz, süt, naneli ve tarçınlı çay, karanfil ve zencefil. Mmmmhh bayılıyorum bu tada.
Buzlu kahveye de bayılıyorum, bu sıcaklarda iyi gidiyor. İçinde buz, süt, nescafe, şeker ve vanilyalı dondurma var.
İşte favori tatlımız; Petit Gateau. İçinden sıcacık çikolata akıyor. Bunları ben yaptım ve aynısı oldular :) Bir de hazır dondurulmuşları satılıyor onu da denedik ama mikrodalga ayarını tutturamadık bi türlü. Bu tatlıyı hemen hemen hergün yapmamın sebeplerinden biri de lezzetini yanı sıra çok kolay ve pratik olması.
1 yumurta 2 yemek kaşığı toz şeker çırpılır. 1 yemek kaşığı un ilave edilir. Daha sonra 5-6 parça bitter çikolata tereyağı ile birlikte benmari usulü eritilir ve karışıma ilave edilir. İşte hepsi bu :) Daha sonra da muffin kalıplarına paylaştırılıp önceden ısıtılmış 220 derecelik fırında 5 dakika pişirilir.
Böylece dışı sert bir kek olup içi çikolata kıvamında kalıyor. Pişirme derecesi ve süresi fırından fırına farklılık gösterebilir. Burada önemli nokta tamamen pişmemesi, içinin çikolata kıvamında kalması.
Küçük muffin kalıplarıyla yapıldığından 4 adet çıkıyor. Üzerine de "sıcak çikolata sosu" diye geçen bi sos sürdüm. Normalde katı çikolata kıvamında ama fırından yeni çıkan kekin üzerinde eriyor.
Bu tarifi vererek iyilik mi yaptım kötülük mü bilemiyorum :p
Mübarek isimli Saint Peter balığını da ilk denememizdi. Çok hafif ve lezzetli bir balık. Tilapia türünün bi cinsiymiş.
Yeşil içeceği burada bi pizzacıda gördüm. Onun içinde guarana bitkisinin şurubu da vardı ve enfesti. Tam bir ilaçtı. Benim yaptığımda da ıspanak, buz, elma, limon, şeker ve su var. Başka bir denememde elma yerine muz koydum o da gayet güzel oldu.
Katkat tat yaptım :) Milföy hamuru arasına nutella sürüp üzerine de toz şeker serptim ve fırına.
Bu şehirde enteresan bir şekilde starbucks yok. "biz kahvenin ülkesiyiz işimiz olmaz" mesajı mı vermeye çalışıyorlar anlamadım ama Brezilya kahvesi bana biraz sert geliyor. Haftada 2 en fazla 4 kere içebilirim.
Bu buzlu chai tea latteyi de ben yaptım :) İçine siyah çay yerine tarçınlı ve naneli çay karıştırdım o yüzden rendi açık oldu. Buz, süt, naneli ve tarçınlı çay, karanfil ve zencefil. Mmmmhh bayılıyorum bu tada.
Buzlu kahveye de bayılıyorum, bu sıcaklarda iyi gidiyor. İçinde buz, süt, nescafe, şeker ve vanilyalı dondurma var.
İşte favori tatlımız; Petit Gateau. İçinden sıcacık çikolata akıyor. Bunları ben yaptım ve aynısı oldular :) Bir de hazır dondurulmuşları satılıyor onu da denedik ama mikrodalga ayarını tutturamadık bi türlü. Bu tatlıyı hemen hemen hergün yapmamın sebeplerinden biri de lezzetini yanı sıra çok kolay ve pratik olması.
1 yumurta 2 yemek kaşığı toz şeker çırpılır. 1 yemek kaşığı un ilave edilir. Daha sonra 5-6 parça bitter çikolata tereyağı ile birlikte benmari usulü eritilir ve karışıma ilave edilir. İşte hepsi bu :) Daha sonra da muffin kalıplarına paylaştırılıp önceden ısıtılmış 220 derecelik fırında 5 dakika pişirilir.
Böylece dışı sert bir kek olup içi çikolata kıvamında kalıyor. Pişirme derecesi ve süresi fırından fırına farklılık gösterebilir. Burada önemli nokta tamamen pişmemesi, içinin çikolata kıvamında kalması.
Küçük muffin kalıplarıyla yapıldığından 4 adet çıkıyor. Üzerine de "sıcak çikolata sosu" diye geçen bi sos sürdüm. Normalde katı çikolata kıvamında ama fırından yeni çıkan kekin üzerinde eriyor.
Bu tarifi vererek iyilik mi yaptım kötülük mü bilemiyorum :p
Mübarek isimli Saint Peter balığını da ilk denememizdi. Çok hafif ve lezzetli bir balık. Tilapia türünün bi cinsiymiş.
14 Ekim 2012 Pazar
Hayvanat Bahçesi
Burası da en az botanik bahçesi kadar büyük bi yer. Biz yarım günümüzü ayırarak sadece yarısını dolaşabildik.
Hayvanat bahçesinde bir de kelebekler için özel alan oluşturulmuş. Belli sayıda kişi her tarafı filelerle kaplı alana giedikten sonra kelebekleri, kozaları ve tırtılları inceleme imkanı bulabiliyor.
Bu maymuşlar çok yaramazdı, tellerden atlayıp yanımıza geldiler :)
İşte burada da kendi bölgelerinden kaçıp insanların elinden yiyecek yiyen maymuşlar var :)
Hayvanat bahçesinde bir de kelebekler için özel alan oluşturulmuş. Belli sayıda kişi her tarafı filelerle kaplı alana giedikten sonra kelebekleri, kozaları ve tırtılları inceleme imkanı bulabiliyor.
Bu maymuşlar çok yaramazdı, tellerden atlayıp yanımıza geldiler :)
İşte burada da kendi bölgelerinden kaçıp insanların elinden yiyecek yiyen maymuşlar var :)
12 Ekim 2012 Cuma
Botanik Bahçesi
Şehirden biraz uzakta ve oldukça büyük bi yer botanik bahçesi. O yüzden bütün alan boyunca bakım göremeyen bitkiler de mevcut. Ben biraz da bitkileri hatırlamak istediğim için gittim ama çoğu tanımadığım bitkiydi.
Bahçede çay evi, piknik alanı gibi yerler de var. Dilerseniz bisiklet de kiralayabiliyorsunuz.
Küçük bir Japon Bahçesi vardı.
Yol üzerinde bu şirin bankı ve çöp kovasını gördük.
Ve geridönüşüm robota rastladık :)
Ardından öyle bir yağmura tutulduk ki biran kendimizi Amazonlar'daymışız gibi hissettik :)
Doğayı andıran küçük odalar yapmılmış, içinde yılan, ağaç fotoğrafları, kuş sesleri ve yerlerde otlar var. Yağmur nedeniyle odalarda mahsur kaldık bi süreliğine :)
Odaların birinde bu not defterini gördüm ve o günü kayıt altına aldım :)
Küçük tepeyi andıran bu toprak yığınlarını küçücük karıncalar barınmak için yapmış. Birsürü var bunlardan.
Küçük bir de göl vardı. Güzel yerdi.
Bahçede çay evi, piknik alanı gibi yerler de var. Dilerseniz bisiklet de kiralayabiliyorsunuz.
Küçük bir Japon Bahçesi vardı.
Yol üzerinde bu şirin bankı ve çöp kovasını gördük.
Ve geridönüşüm robota rastladık :)
Ardından öyle bir yağmura tutulduk ki biran kendimizi Amazonlar'daymışız gibi hissettik :)
Doğayı andıran küçük odalar yapmılmış, içinde yılan, ağaç fotoğrafları, kuş sesleri ve yerlerde otlar var. Yağmur nedeniyle odalarda mahsur kaldık bi süreliğine :)
Odaların birinde bu not defterini gördüm ve o günü kayıt altına aldım :)
Küçük tepeyi andıran bu toprak yığınlarını küçücük karıncalar barınmak için yapmış. Birsürü var bunlardan.
Küçük bir de göl vardı. Güzel yerdi.
Prensesimiz
Kedi krizimin tavan yaptığı durumda ısrarlarıma dayanamadı biricik eşim ve bir kedimiz oldu :) Portekizce hocamızın yardımıyla bulduk miniğimizi. Şansımıza ertesi gün de Brezilya'nın resmi tatiliydi. Hemen yarın almalıyız dedim :) Genç bir çift getirdi miniğimizi bize, ayağımıza kadar. Dişi ve 2 aylıktı daha. Adı Princesa'ymış. Biz de değiştirmedik sadece Türkçe'ye çevirdik.
İlk kucağıma aldığımda o kadar korkmuştu ki titriyordu resmen. Eve çıkarttığımızda açıkta/görünen yerde durmak istemiyordu. Minderlerin altına girdi önce. Ben zorla çıkartınca koltuğun altına sığındı ve uyudu orda.
Hiçbir zaman miyavlamayacak sanıyordum ama o akşam alıştı bize, oyunlar oynadık.
O benim gündüzleri ev arkadaşım geceleri de bizim oyun arkadaşımız :) Zaten bütün gün uyuyor, geceleri de böcek avına çıkıyor. Oradan oraya koşturuyor.
Benimle deli gibi oyun oynuyor, yorulunca da soluğu babasının yanında alıyor :)
O bizim dünyamız oldu.
İlk kucağıma aldığımda o kadar korkmuştu ki titriyordu resmen. Eve çıkarttığımızda açıkta/görünen yerde durmak istemiyordu. Minderlerin altına girdi önce. Ben zorla çıkartınca koltuğun altına sığındı ve uyudu orda.
Hiçbir zaman miyavlamayacak sanıyordum ama o akşam alıştı bize, oyunlar oynadık.
O benim gündüzleri ev arkadaşım geceleri de bizim oyun arkadaşımız :) Zaten bütün gün uyuyor, geceleri de böcek avına çıkıyor. Oradan oraya koşturuyor.
Benimle deli gibi oyun oynuyor, yorulunca da soluğu babasının yanında alıyor :)
O bizim dünyamız oldu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)