Bu tatili planlarken asıl amacımız Machu Picchu’ya gitmekti.
Lima’yı da hazır Peru’ya gitmişken görelim diyerek son 2 güne ekledik. Ama
Brasilia’dan Machu Picchu’ya direkt gitmek uzun, yorucu ve çetrefilli oldu.
06.05.2014 tarih çıkışlı güzergahımız şöyleydi;
*Brasilia-Sao Paulo 2 saatlik uçak yolculuğu (Sao Paulo’da 5
saat bekleyiş)
*Sao paulo-Lima 5 saatlik uçak yolculuğu (Lima’da 6 saat
bekleyiş. Bu sürede havaalanına yakın bir otele gidip uyuduk.)
Lima’dan Cusco’ya geçtiğimizde, bağlı uçuş yaptığımız için
herhangi bir durakta valiz almamamız gerektiği 2 kez vurgulanmış olsa da
valizlerimizin Lima’da kaldığını, uçağa yüklenmediğini öğrendik. Havayolu
şirketi çalışanlarının eksik bilgi veya iletişimsizlikleri yüzünden orada ufak
bir sıkıntı yaşadık. Fakat daha sonra anlayacaktık ki o valizlerle yolculuğun
geri kalanı çekilmezmiş. Gelmeyen bagajlarımız için gerekli belgeleri
doldurduktan sonra Machu Picchu’ya ulaşım ve giriş biletlerini aldığımız
firmanın yardımıyla Cusco’da ufak bir alışveriş yapıp valizlerde kalan önemli
ihtiyaçları tamamladık. Yalnız şoförümüz o kadar acemiydi ki arabayı stop
ettirmekten bıkmış olacak, balataları yaktı sonunda.
Cusco sokakları
Cusco, geleneksel kıyafetli teyze
Cusco sokakları
Cusco'da et satan bir dükkan
Ollantaytambo’ya vardığımızda trenin hareket etmesine 3 saat
vardı. Bu sürede yemek yiyip etrafı dolaştık. Ufak, şirin bir köydü burası.
Motosikletten bozma taksilerle doluydu sokaklar.
Motor taksi
Ollantaytambo, bana özel güllü tabak :)
Peru'nun meşhur İnca kolası. Coco Cola satın almış olmasına rağmen
tadında bir değişiklik olmadığını öğrendim. Tadı hani şekerli sakızlar olur
ya, işte aynı onlara benziyordu.
Trenin iç dekorasyonu
Kendi vatandaşını 3 dolara turisti 46 dolara götüren trene
bindik sonunda. 90 kmlik yolu virajlardan dolayı 2 buçuk saatte aldık. Ve bu
tatil boyunca bulunmaktan en çok zevk aldığım yere, Aguas Calientes’e vardık. 4
yanı And Dağları’yla çevrili, ortasından Aguas Calientes Nehri geçen, bir yamaca
kurulmuş bu küçük yerleşim yeri capcanlıydı. Her yerde Peru yemekleri yapan
şirin restoranlar, 70 milletten turist, bir yanda Peru’lu teyzeler, tren
gelirken koşuşturan çocuklar… Burada tatil heyecanı alev alevdi.
Aguas Calientes
Aguas Calientes
Sırt çantalarımızı otele atıp dolaşmaya çıktık hemen. Alpaka
yününden örülmüş kazaklar, kaşkollar, şallar, Peru’ya has el sanatlarıyla
süslenmiş eşyalar, kolyeler, gümüşler… Heryer rengarenkti. Biz asıl
alışverişimizi Lima’ya saklamış olsak da orada birkaç ufak şey almaktan
alıkoyamadık kendimizi.
Ertesi sabah güneşin doğuşuyla düştük yollara. Machu
Picchu’ya çıkan otobüslerin yanında oluşan kuyruk, sokağın başından sonuna
kadar uzanıyordu. 2 dakikada bir otobüs kalktığı için sıra çabuk geldi bize.
Peru’ya has avokadolu sandviçlerimizi ve meyvelerimizi alıp bindik otobüse.
Dolana dolana tırmandık dağı. Dar yollardan karşıdan gelen otobüsü bekleyerek,
sırayla geçtik her defasında. Otobüsün camından dışarı baktığımda uçaktaymışım
gibi hissettim biran.
Avokadolu sandviç
Coca çayı
Coca reçeli
Coca poşet çayı
Machu Picchu’da, yüksek rakımlı olması sebebiyle solunum
problemi çekeceğimizi söyleyip uyaranlar olmuştu bizi. Hatta havaalanından
itibaren neredeyse her yerde koka yaprağı bulunduruluyordu. Koka yaprağını
çiğneyerek solunum probleminizi kaldırıyorsunuz ortadan. Ben yanıma almıştım
her ihtimale karşı diyerek ama hiç ihtiyaç hissetmedim. En ufak bir sıkıntı
bile çekmedim. Asıl solunum problemini Lima’ya geldiğim gün, o kocaman, gri
bulutun altına girdikten sonra çekecektim.
Machu Picchu
Machu Picchu girişinde biletlerimizi onaylattıktan sonra
girişe doğru yöneldik. Kafamı kaldırdığımda o dehşet manzarayı görünce o an
dedim: “Bütün bu yorgunluğa değermiş.”
Bu bölge 15. Yüzyızlda, İnkalı bir hükümdar tarafından inşa
ettirilmiş. İspanyol istilacıları her yeri işgal ederken, dağlar arasında
kalmış Machu Picchu’yu farkedememiş ve bu sayede zarar da verememişler. Hatta
öyle iyi saklanmış ki bu bölge, tam 500 yıl sonra, 1911 yılında yeniden
keşfedilmiş.
Machu Picchu, taşların dizilişi
Bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim ben de. Ama insanın
gözbebeklerine sığmayan dağların arasındaki bu düzlükte, 1400’lü yıllarda, taşı
taşla yontarak oluşturulmuş bu yapıları görünce büyülendim resmen.
Huayna Picchu
Etrafı gezmek 5 saatimizi aldı. Vaktimiz olsa daha bile
oyalanabilirdik. Machu Picchu’yu gören Huayna Picchu’ya tırmanmayı düşündük ama
buna ne gücümüz yeterdi ne de vaktimiz. Ben İnka Köprüsü’ne giden yolda bile
fena oldum. Bir tarafı uçurum olan 40 cm genişliğindeki yollardan geçmek çok
etkileyiciydi. Dağların ihtişamına kapılmamak zordu.
İnka Köprüsü'ne giden yol
İnka Köprüsü
İnka Köprüsü’ne giden yolun başında bir deftere imza attık.
Adımızı, uyruğumuzu, gidiş saatimizi yazdık. Belli bir süre sonra dönmediğimiz
takdirde arama başlatıldığını öğrendim. “20 dk sonra köprü karşınıza çıkar.”
Dedi görevli. Yavaş yavaş gittik yolu. Köprüyü görünce hayrete düştüm. Benim
zar zor yürüdüğüm bu yollar, bu ürkütücü köprü 500 yıl önce, tamamen el
işçiliğiyle yapılmıştı. Köprüye basmak yasaktı. Bizim için oldukça tehlikeli
görünen bu yollar bir zamanlar birilerinin evinin yoluymuş diye düşündüm.
Machu Picchu, Güney Amerika'nın en güzel duvarı
Machu Picchu, Güney Amerika'nın en güzel duvarı
Güney Amerika’nın en güzel duvarını gördük. Taşı taşla bu
denli düzgün şekillendirmek nasıl mümkün olabilir diye düşünüyor insan.
Alpaka
Etrafta alpakalar otlarken bir yandan da poz veriyorlardı
bize. Bu hayvanların yünleri meşhurdu burada. Özellikle bebek alpakaların yünleri
yumuşacık oldukları için oldukça talep görüyordu ve aplakaya kıyasla biraz daha
pahalıydı.
Machu Picchu maceramız bittikten sonra Aguas Calientes’e
geri döndük. Gözümüze hoş görünen bir restorana girip, meşhur Peru
yemeklerinden sipariş ettik. Ben Peru yemeklerine tek kelimeyle ba-yıl-dım.
Ceviche (seviçe) adı verilen, limonun asidinde pişmiş balıkları en meşhur
yemekleriydi. Her restoranda olmazsa olmazdı. Meksika mutfağı da revaçtaydı
Aguas Calientes’te. Onlardan da “guakamole”yi denedik. Bu ana yemek gibi değil
de atıştırmalık gibiydi. Domatesli avokado sosunun yanında çıtır kızarmış
hamurla servis edildi.
Aguas Calientes'te gittiğimiz ilk restoran
Ceviche
Guakamole
Makarna
Aguas Calientes'te gittiğimiz ikinci restoran.
Peynirli, sütlü, soğan çorbası. Soğanlar halka halka doğranmıştı ve tadı müthiş güzeldi.
Ceviche
Aguas Calientes'te bir pastane.
Tres leches tatlısı. 3 katmandan oluşan ve 3 katmanı da sütle yapılan bir tatlı.
Akşama doğru Cusco’ya varmak üzere bu capcanlı köyden
ayrıldık. Cusco’ya vardığımızda hava kararmıştı ve son derece yorgunduk. Ne yazık
ki Cusco’da Plaza Mayor diye adlandırılan, tarihi binaların olduğu meydanı
gezemedik. Otele girdiğimizde kayıp valizlerimiz gelmiş, odamıza gönderilmişti bile. Ertesi
sabah erkenden havaalanına yollandık.
Aguas Calientes’te alev alev yanan ateş Lima’ya indiğimizde,
söndü gitti. Yılın her günü kocaman gri bir bulutun altında kalan Lima’da
kendimi kapalı bir kutudaymışım gibi hissettim. Güneşi görmek istedim. Hava her
an yağacakmış gibi gri ama hiçbir zaman yağmıyor. O koca buluttan çiğ taneleri
düşüyor üzerinize, hissediyorsunuz. Bu sayede her yer yeşil kalırken siz hiçbir
zaman yağmur çilesi çekmiyorsunuz. Akşamları oldukça serin oluyor.
Lima’da 1 buçuk günümüz vardı. İlk gün “eyvah” dedim.
“Eyvah, nasıl geçecek burada zaman? İyi ki tatilimizin asıl amacı Lima
değilmiş.” Dedim. 2. Gün biraz daha sevdim Lima’yı. Bir kere Brezilya’ya göre
çok daha ucuzdu. Taksi Türkiye’dekinden de ucuzdu. Ücreti 60 sol duyacağımı
sandığımda 15 sol’ü duymak şaşırtıcıydı. Taksi gerçekten ucuzdu Peru’da. Keza
yemekler de öyle. En lüks restoranlar bile Brezilya’nın herhangi bir
pizzacısından daha ucuzdu. Bu abartı değil.
Yucca bitkisini deniz ürünlerinde kullanmayı seviyorlar; yucca yatağında balık (Yuccanın tadı aynı kişnişe benziyordu).
Trafikte yeni araç görmek imkansız gibiydi. Araçların büyük
bir kısmı çok eski olmakla birlikte resmen dökülüyordu. Taksilerin bir kısmı
siyah, bir kısmı beyaz, bir kısmı da sarıydı. Bu renk farklılığı neye göre
ayrılıyordu bilmiyorum.
Benzinin litresi tam tamına 17 sol’dü. Otogazın fiyatı ise 1
sol. Bu sebeple çoğu araç gaz kullanıyordu. Taksi de bu nedenle ucuzdu sanırım.
Lima’nın Miraflores semtinden eski Lima’ya yani tarihi binaların
olduğu yere gitmek için taksiye bindik. Perulular mı çok konuşkan insanlardı
yoksa bize mi öyleleri denk geldi bilmiyorum ama taksi şoförü muhabbetliydi.
Bize bir restoran önerdi. Eşim de restoranın adını ve adresini not almak için
cep telefonunu çıkardı cebinden. Bunun üzerine şoför heyecanla “Sakla, sakla
telefonu.” Diye uyarıda bulundu. “Buralarda kapıyı açar, telefonu alıp
giderler. Bak bu caddede birkaç yıl öncesine kadar adamları kesiyorlardı. Polis
bile girmezdi buraya. Hele akşam 8’den sonra hiç çıkılmaz burada.” Diyince
eyvah dedim bir kez daha. Ben Rio’da bile bu kadar korkmadım ki. Hem bu
korkuyla şehir mi dolaşılırmış yahu. Fotoğraf makinesi ve kameramızı yanımıza
almadığımıza şükrettik bir kez daha. Buraların tehlikeli olduğunu duymuştuk ama
bu denli mi? İşte bunu bilmiyorduk. Gerçi bütün apartmanların ön bahçe
kapısının üzerinde elektrikli teller mevcut hırsızlıklara önlem amacıyla.
Şehrin eski merkezine vardığımızda etraf turist kaynıyordu. Her
köşede de 2’şer polis memuru nöbetteydi. Derin bir oh çektik o an. Binaları
inceledik. Kiliselere girdik, çıktık. İstiklal Caddesi’ne benzeyen bir caddede
yürüdük.
Lima
Lima
Sonra San Francisco Kilisesi’ni gezdik. Daha doğrusu kilise
aktif olarak kullanıldığı için turist gibi gezemedik ama içinde girip kısa bir
tur atma fırsatımız oldu. Daha sonra kilisenin hemen yanında bulunan katakompa,
7 sol’e giriş bileti aldık. “Katakomp; ilk Hristiyanların kayaları oyarak veya
yer altını kazarak uzun dehlizler biçiminde yaptıkları, ölülerini gömdükleri
veya tapınak olarak kullandıkları mezarlık (TDK).”
San Francisco Kilisesi
Katakomp, mezarlara istiflenmiş kemilker
Daha önce hiç katakomp görmemiştim. Açıkçası insan
kemiklerinin bu şekilde teşhir edildiğini de hiç düşünmemiştim bu “ölü insan
müzesi”ne girerken. İngilizce rehber eşliğinde, önce bir kütüphaneye girdik.
1500’lü yıllara ait 25.000 kitabın bulunduğu bu kütüphaneyi sadece uzaktan
izleyebildik. İçerisinde dolaşmak, kitaplara dokunmak yasaktı. Bilimsel
araştırmalarda ihtiyaç duyulduğunda ve gerekli yerlerden izin alındığında bu
kütüphanedeki kitapların kullanımına izin veriliyormuş. Daha sonra 3 duvarı
oymalı ahşap dolaplarla süslenmiş büyük bir odaya girdik. Bu dolaplarda San
Francisco’nun kıyafetlerinin saklandığını söyledi rehber. Daha sonra 1500’lü
yıllarda şehir mezarlığı olarak kullanılan katakompa inmek için dar, küçük
yollardan ilerledik. Allah’a daha yakın olmak için 70.000 kişinin gömülü olduğu
bu mezarlık bir süre sonra kapatılmış ve şehir mezarlığı başka bir bölgede
belirlenmiş. 1950’lerde düzenlendikten sonra müzeye dönüştürülmüş. Eğilerek
geçilecek kadar dar yerleri bulunan bu mezarlıkta, kazılan çukurlara insan
kemikleri istiflenmişti. Bir kuyunun dibinde ise kafatasları yer alıyordu.
Karanlıkta, daracık yollardan ilerleyip kuyuya baktıktan sonra o manzarayı
görmek etkileyiciydi. Bir de ben bunu eşimle birlikte, rehberden ayrılıp
kimsenin olmadığı bir anda, “bu kuyu da neyin nesi” diyerek içine bakıp,
görmeyi hiç de planlamadığım bir manzarayla karşılaşınca çok etkilendim. O
andan sonra havadaki nem ağırlaşmaya başladı, duvarlar toprak kokuyordu.
Kendimizi dışarı attığımızda derin bir nefes aldım. Görüp görebileceğim en
etkileyici müzeydi.
Lima'da sokak müziği
Müzeden çıktıktan sonra, o canlı caddede yürürken sokak
müziği yapan bir gruba rastladık. Dört kişilik grubun dördü de âmâydı. O kadar
güzel müzik yapıyorlardı ki, insanın içine işliyordu sanki. Müziğin dili
evrenseldir. Ben İspanyolca bilmiyorum ama hissettim o evrensel dilin anlamını.
Daha sonra kıyı şeridinde, kayaların içinde kurulmuş bir
alışveriş merkezi olan Larcomar’a gidip muhteşem Peru yemekleri yedik.
Lima, Larcomar AVM
Lima, Larcomar AVM'den okyanus manzarası
Churros tatlısı. Anavatanını bilmiyorum ama Brezilya'da da tüketilen bir tatlı. Lima'da da karşımıza çıktı kendisi. İçinde "dulce de leche/doce de leite" (süt reçeli) olan, dışı çıtır kızarmış tarçınlı hamur tatlısı.
Üzerinde cips olan sarılar "causa" dedikleri Peru'ya has patates püresi ve deniz mahsülleriye yapılan bir atıştırmalık. Ortadakiler istiridye salatası. Mor olan ahtapot salatası. Yan taraftakiler de mısırlı mezeler.
Ne yazık ki adını unuttuğum tatlı.
Bollos de maíz (mısır keki)
Bollos de maíz (mısır keki). Tadı güzeldi, sıradan bir kek gibiydi daha doğrusu. Domuz yağı tüketmiyorsanız, yemeden önce içinde kullanılmadığından emin olun çünkü bazılarında domuz yağı da kullanılıyormuş.
Ertesi sabah güneşle birlikte uyandık, ama güneşi göremedik
tabii koca bulutun ardından. Uçaklar havalanırken bulutun arkasına geçip aniden
yok oluyor; sanki başka bir boyuta geçiyorlardı. Biz de havalandık öyle ve
başka bir boyuta geçtik sonunda. O bulutun üzerine çıktığımızda sanki pamuk
tarlasında gibiydik. Güneş bulutlara çarpıyor, masmavi gökyüzü içimi
ısıtıyordu. Ben güneşe bu kadar mı muhtaçmışım, bilmiyordum.
Sao Paulo aktarmalı yolculuğumuz Brasilia’da son buldu
nihayet. Akşam 8’de evimizdeydik şükür. 6 günlük tatilde o kadar özlemişim ki
evimi. Prenses’imiz bizi pencereden miyavlayarak karşıladı sokakta. Öptüm,
öptüm hasret giderdim kediciğimle. Brasilia’yı bir kez daha, ne kadar çok
sevdiğimi farkettim. Kediciğime baksın diye tereddütsüz evimin anahtarını teslim
ettiğim Brezilyalı dostlarım, pencerede özlemle bekleyen bir kedim, odaları
güneşle ısınan bir evim var benim. Fotoğraflar eşim Mehmet Emin CİHAN'a aittir.
Ollantaytambo
Ollantaytambo
Ollantaytambo
Ollantaytambo
Ollantaytambo
Ollantaytambo
Aguas Calientes
Aguas Calientes
Aguas Calientes
Aguas Calientes
Aguas Calientes
Aguas Calientes
Aguas Calientes
Machu Picchu
Huayna Picchu
Machu Picchu
Machu Picchu
Tarım alanları
Tarım alanları
Toprak kaymasını engellemek amacıyla tarım alanları katman katman oluşturulduktan sonra bu katmanların içine granit taşlar doldurulmuş. Böylece yağış esnasında yukarıdan akan su toprağı sürükleyemeden, granit taşlardan süzülerek tahliye ediliyormuş.
Machu Picchu
Ana giriş kapısı
Törenlerin yapıldığı seremoni taşı
Machu Picchu
Machu Picchu
Üst kota ulaşmayı sağlayan basamaklar
Şekillendirilen taşların hammaddesi granitler
Machu Picchu
Machu Picchu
İnka evleri
İnka evleri
İnka evleri
Machu Picchu
Tapınak
Machu Picchu
Tapınak
Machu Picchu
İnka evleri
İnka evinde pencereleri de taşla örülü yatak odası
İnka evleri
İnka evleri
Lima, Parque de la reserva. Bu parkta birçok havuz var. Bazıları müzik ve ışıkla güzelleştirilmiş. Bu havuz ise oyun havuzuydu. Sular müzikle birlikte yukarıya çıkıyor, aniden iniyordu. Suların durulduğu anda dairenin merkezine doğru ilerlemeye çalışıyorlardı içerdekiler. Refleksleriniz ne kadar iyi olursa olsun ıslanmamanız imkansız. Havuzun hemen yanında duşa kabinler mevcut zaten.
Lima, Parque de la reserva. Tünel havuz.
Lima, şehir merkezi
Lima, şehir merkezi
Lima, şehir merkezi
Lima, şehir merkezi
"Lima'da çamaşırlar" adlı eser :)
Lima, şehir merkezi
Lima, San Francisco Kilisesi
Lima'da bir trafik polisi
Lima, şehir merkezi
Lima, şehir merkezi
Lima'da bir kilise
Lima'da bir nikaha denk geldik
Lima, panoramik şehir merkezi
Lima, panoramik şehir merkezi
Habas, Lima fasülyesinin kurutularak elde edilen yemişine verilen isim. Uçakta verildi atıştırmalık olarak. Tadı kabak çekirdeğine benziyordu ve gerçekten çok güzeldi.
Mazamorra morada, mor mısırla elde edilen Peru tatlısı. Aynı tatlının bir de içecek versiyonu var; chicha morada diye. Tatlının tadı aşureyi andırıyor ama asla bir aşure olamaz. Fena değildi. İçecek versiyonu ise çok güzeldi. Tarçın baskın tatlardandı.
Pakette toz olarak satılan maamorra moradanın yapılmış hali.
Bu da chicha moradanın bonbon şeker olmuş versiyonu.
Benim güzeller güzeli Rengim, seni özlemiştim kalktım Brezilyaya geldim, kapıyı çalıyorum çalıyorum evde kimse yok. Meğer sen peru ya gitmişsin. Biliyorsun Miço-Piço (ben öyle demeyi seviyorum) benim en çok görmek istediğim ama asla göremeyeceğim çünkü yükseklik korkusu nedeni ile o yolları aşamayacağım bir yer. Sayende bol bol gezdim. Video ya bayıldım. Yavruşum benim yerime de gez.. ne demiş mevlana 'gez dünyayı, an ablanı' kulaklarını çınlat:)) canım benim güzel yanaklarından öptüm. Not: senin eşin şu İspanyolca Dil bilgisi kitabının yazarı olan mı?. Ben de öğrenmek istiyorummmm.. 10 kelime ingilizce bir insanım, on kelime ispanyolca 2 insan yapar beni dermişim. Canımsın tekrar sevgilerimle. Yaz boyu sık sık gelirim artık. İşim az. Ekime kadar boşum:) Çok çok öptüm tekrar..
Canımm, seni burada görmek çok güzel, hep ol! Evet, Miço-Piço (bu isim iyiymiş :)) gezelim-görelim, eve gelip valizleri yerleştirelim, çamaşırları yıkayalım derken blog'u tamamen boşlamışım. Ama inan ki seni sürekli ziyaret ediyorum, yorum yazamasam da hepsini okuyorum. Evet, eşim o İspanyolca kitabının yazarı. Valla o da burada Portekizce konuşa konuşa İspanyolca'yı unutacak ama Peru'da bol bol konuşacak kadar İspanyolca kalmış elinde :) Biz 2 ay sonra Türkiye'ye dönüyoruz biliyor musun? Temelli. Belki de görüşme imkanımız olur, kim bilir? :) Kocaman öpüyorum seni...
Yaa iyiymiş mi diyeyim (görüşürüz belki diye) niye bırakıp geliyorsun mu desem bilemedim ablacığım. Hayırlısı olsun..gelince araşalım. Ben Ankara'dayım. Sen hangi şehre geleceksin ?.. Mail adresime mail atabilirsin. Çok öptüm..
Machu Picchu kısmında çok fena kıskandım sizi. Çok merak ediyorum orayı. O taşlar nasıl o kadar muntazam? İnsanın aklı ermiyor. Muhteşem bir atmosferi olsa gerek. Gerçi bütün seyahat gayet güzel geçmiş belli. Yine çok güzel anlatmışsınız. Yiyecekler, içecekler, yerleşim yerleri, binalar. Gayet ayrıntılı. Fotoğrafların çokça olması da iyi olmuş .Baya bir ön bilgi edindim sayenizde :) Köprü ürkütücü baya. Sadece fotoğrafını görmek bile beni bir hoş yaptı. Yan taraf boşluk filan eheheh. Tam kabuslarımdaki gibi. Pek yürümek zorunda kalırım rüyalarımda böyle yerlerde. Yükseklik korkusu başa bela :))
İnşallah size de gitmek nasip olur, görülmeye değer bir yer. Dediğiniz gibi o taşların yontulmuş hali, dizilişi tam bir sabır işçiliği. Köprüye giden yolda ben neredeyse pes edecektim çünkü beni korkuttu o yükseklik ama yola odaklanınca sonuna kadar gidebildim. Yine de korkunun üzerine çok gitmemek gerektiğini düşünenlerdenim :) O hayvancık da çok sıcak kanlıydı, sarılmalara bile razıydı o derece :)
Benim güzeller güzeli Rengim, seni özlemiştim kalktım Brezilyaya geldim, kapıyı çalıyorum çalıyorum evde kimse yok. Meğer sen peru ya gitmişsin. Biliyorsun Miço-Piço (ben öyle demeyi seviyorum) benim en çok görmek istediğim ama asla göremeyeceğim çünkü yükseklik korkusu nedeni ile o yolları aşamayacağım bir yer. Sayende bol bol gezdim. Video ya bayıldım. Yavruşum benim yerime de gez.. ne demiş mevlana 'gez dünyayı, an ablanı' kulaklarını çınlat:)) canım benim güzel yanaklarından öptüm.
YanıtlaSilNot: senin eşin şu İspanyolca Dil bilgisi kitabının yazarı olan mı?. Ben de öğrenmek istiyorummmm.. 10 kelime ingilizce bir insanım, on kelime ispanyolca 2 insan yapar beni dermişim. Canımsın tekrar sevgilerimle. Yaz boyu sık sık gelirim artık. İşim az. Ekime kadar boşum:) Çok çok öptüm tekrar..
Canımm, seni burada görmek çok güzel, hep ol! Evet, Miço-Piço (bu isim iyiymiş :)) gezelim-görelim, eve gelip valizleri yerleştirelim, çamaşırları yıkayalım derken blog'u tamamen boşlamışım. Ama inan ki seni sürekli ziyaret ediyorum, yorum yazamasam da hepsini okuyorum.
SilEvet, eşim o İspanyolca kitabının yazarı. Valla o da burada Portekizce konuşa konuşa İspanyolca'yı unutacak ama Peru'da bol bol konuşacak kadar İspanyolca kalmış elinde :) Biz 2 ay sonra Türkiye'ye dönüyoruz biliyor musun? Temelli. Belki de görüşme imkanımız olur, kim bilir? :) Kocaman öpüyorum seni...
Yaa iyiymiş mi diyeyim (görüşürüz belki diye) niye bırakıp geliyorsun mu desem bilemedim ablacığım. Hayırlısı olsun..gelince araşalım. Ben Ankara'dayım. Sen hangi şehre geleceksin ?.. Mail adresime mail atabilirsin. Çok öptüm..
SilTrenin iç dekorasyonu da hoşmuş vallahi:)
YanıtlaSilBenim de çok hoşuma gitmişti, üzerinde harita olan desenleri hep sevmişimdir zaten :)
SilMachu Picchu kısmında çok fena kıskandım sizi. Çok merak ediyorum orayı. O taşlar nasıl o kadar muntazam? İnsanın aklı ermiyor. Muhteşem bir atmosferi olsa gerek. Gerçi bütün seyahat gayet güzel geçmiş belli. Yine çok güzel anlatmışsınız. Yiyecekler, içecekler, yerleşim yerleri, binalar. Gayet ayrıntılı. Fotoğrafların çokça olması da iyi olmuş .Baya bir ön bilgi edindim sayenizde :) Köprü ürkütücü baya. Sadece fotoğrafını görmek bile beni bir hoş yaptı. Yan taraf boşluk filan eheheh. Tam kabuslarımdaki gibi. Pek yürümek zorunda kalırım rüyalarımda böyle yerlerde. Yükseklik korkusu başa bela :))
YanıtlaSilİnşallah size de gitmek nasip olur, görülmeye değer bir yer. Dediğiniz gibi o taşların yontulmuş hali, dizilişi tam bir sabır işçiliği. Köprüye giden yolda ben neredeyse pes edecektim çünkü beni korkuttu o yükseklik ama yola odaklanınca sonuna kadar gidebildim. Yine de korkunun üzerine çok gitmemek gerektiğini düşünenlerdenim :) O hayvancık da çok sıcak kanlıydı, sarılmalara bile razıydı o derece :)
SilBir de o hayvancığı burnundan öpmek istiyorum. Hiç dayanamam :D
YanıtlaSil